Hakimler ve Savcılar Kurulu kararnamesi ile 4.163 hakim ve savcının görev yeri değişti

Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin kararı doğrultusunda 4.163 hakim ve savcının görev yeri değişti.

Türkiye genelinde 4.163 hakim ve savcının görev yeri değişti. Liste, kamuoyu ile paylaşıldı.

Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 17/06/2020 tarihli ve 548 sayılı adli yargı kararnamesine göre görev yeri değişen hakim ve savcıların listesi şu şekilde:

4.163 HAKİM VE SAVCININ GÖREV YERİ DEĞİŞTİ, LİSTEYİ GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN

Av. Bedia Teymur yanıtladı: Ücretsiz izin verilen işçi, işsizlik maaşından yararlanabilir mi?

İnsanlığı tehdit eden koronavirüs salgını, bir yandan insanların hayatlarını kaybetmelerine sebep olurken bir yandan da ekonomik zarar meydana getiriyor. Virüsle mücadele kapsamında birçok iş yeri kapatılırken, vatandaşlara ‘Evde Kal’ çağrısı yapılıyor. Faaliyetlerine ara veren işletmeler; çalışanlarını izinli saydığı taktirde ücretlerde bir sıkıntı yaşanmazken, asıl problem verilen ücretsiz izinlerde ortaya çıkıyor. Ücretsiz izin verilen çalışanların rızası alınmazsa, hukuki olarak sorun teşkil eden durum oluşuyor. Vatandaşların bu dönemde en çok merak ettiği İş Kanunu ile ilgili açıklamalarda bulunan Av. Bedia Teymur, verilen ücretsiz izinlerde işçi ve işveren arasında yazılı bir mutabakat yapılması gerektiğinin altını çizdi. Teymur, ayrıca ücretsiz izin kullanan çalışanların işsizlik maaşı alamayacağını söyledi.

”YARGITAY UYGULAMALARI ESAS ALINIYOR”

Çalışanların izinleriyle ilgili düzenlemelerin 4857 sayılı İş Kanunu’nda belirtildiğine dikkat çeken Av. Bedia Teymur, ”Ancak İş Kanunu’nda asıl yer verilen konu, ücretli izinlerdir. Bu nedenle ücretsiz izin konusunda Yargıtay uygulamalarına göre de hareket edildiği görülür. Yargıtay içtihatları gereğince işverenlerin işçiyi ücretsiz izne zorlaması mümkün değildir. Uygulamada rastlanan bir diğer durum ise işçinin yıllık iznine mahsuben ücretsiz izin kullanmasıdır ki sonuç itibariyle bu da taraflar arasında karşılık mutabakata tabidir.” dedi.

4875 sayılı İş Kanunu’nda belirtilen ücretsiz izinler şu şekilde düzenlenmiştir:

1 – Madde 74 İstekleri üzerine, kadın çalışan analık izninin bitiminden itibaren ve 3 yaşından küçük bir çocuğu evlat edinen eşlerden biri 6 ay süreyle ücretsiz izin kullanabilir.

2 – Madde 56 Yıllık iznini iş yerinin bulunduğu mahal dışında kullanacağını belgeleyen çalışana 4 güne kadar ücretsiz yol izni verilir.

3 – Madde 56 Kullanılan doğum sonrası analık hâli izninin bitiminden itibaren çocuğunun bakımı ve yetiştirilmesi amacıyla ve çocuğun hayatta olması kaydıyla kadın işçi ile üç yaşını doldurmamış çocuğu evlat edinen kadın veya erkek işçilere istekleri hâlinde birinci doğumda altmış gün, ikinci doğumda yüz yirmi gün, sonraki doğumlarda ise yüz seksen gün süreyle haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin verilir.

”ÜCRETSİZ İZİN KULLANAN ÇALIŞAN, İŞSİZLİK MAAŞI ALAMAZ”

Çalışana ücretsiz izin verilmesi, sadece imzalanacak ortak mutabakata bağlı değildir diyen Av. Teymur, ”Ücretsiz izin için işverenin başka şartları da yerine getirmesi gerekiyor. İlk olarak bu izin teklifi, İş Kanunu’nun 22. maddesine göre işçiye yazılı bir şekilde yapılmalıdır. İşçi de bu teklife 6 iş günü içerisinde yanıt vermelidir. Diğer yandan işçi de işvereninden ücretsiz izin talebinde bulunabilme hakkına sahiptir. Taraflar ortak bir mutabakata vararak işçi ücretsiz izine çıkarsa, iş sözleşmesi izin süresi boyunca askıya alınır. Kişinin yaşanan süreç içerisinde işsizlik maaşı alma hakkı da bulunmaz.” ifadelerini kullandı.

ÇALIŞILMAYAN GÜNLERİN PRİMİ ÖDENİR Mİ ?

Ücretsiz izinle ilgili uygulamalar kapsamında çalışılmayan günlerin ücretinin ödenmeyeceğini belirten Av. Bedia Teymur, ”Özellikle bu kısım çok önemli ve işçileri mağdur edebilecek bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü, ücretsiz izinli günleri için SGK primi ödenmez, eksik gün bildirimi yapılır. Çalışan, 10 güne kadar sağlık hizmetlerinden faydalanmaya devam edebilir. Kullanılan ücretsiz izinler, süresi kadar işçinin kıdeminden düşürülürken ayrıca çalışan, ücretsiz izin kullandığı dönemde başka bir yerde çalışamaz.” dedi.

PEKİ BU DURUMU KABUL ETMEYEN İŞÇİ HANGİ HAKLARA SAHİPTİR? NE YAPMALIDIR?

Av. Teymur, merak edilen konuyla ilgili, ”Bu gibi durumlarda çalışanlar, sözleşmelerini 4875 sayılı İş Kanunu’na dayanarak haklı nedenle feshedebilir ve tazminat başta olmak üzere diğer haklarının tamamını alabilir. Bugünlerde şahitlik ettiğimiz koronavirüs salgını gibi olağanüstü durumlarda, zorunlu olarak çalışmalar durdurulabilir. Zorlayıcı nedenden dolayı, iş yerinin faaliyetlerini durdurmak zorunda olduğu ilk hafta için çalışana yarım ücret ödenmesi gerekir. İşveren sonraki dönemde sözleşme fesih hakkını ya da çalışana İşsizlik Sigortası Kanunu uyarınca 3 aylık kısa çalışma yaptırarak ücretin işsizlik sigortası fonundan ödenmesini sağlayabilir.” dedi.

”HAKSIZLIĞA UĞRAYAN İŞÇİ, HUKUKİ YOLLARA BAŞVURMALI”

İşçilerin karşılaştıkları çeşitli durumlarda iddia edilen yaptırımları kabul etmeden önce, alanında uzman bir avukata danışması gerektiğini söyleyen Av. Teymur, ”Gerekiyorsa hukuki süreç başlatılmalıdır.” dedi.

Teymur Hukuk Bürosu

www.teymurhukuk.com

Intagram: @avbediateymur/@teymurhukuk

Tel: 0216 325 00 13

3 yaşındaki çocuğa aracıyla çarparak ölümüne sebep olan sürücüye verilen para cezası, aileyi isyan ettirdi

Adana Hürriyet Mahallesi’nde sokakta oynayan 3 yaşındaki bir çocuğa çarparak ölümüne sebep olan sürücüye, mahkeme tarafından 21 bin 200 lira adli para cezası verildi. Karar karşısında yıkılan aile isyan ederken, mahkemeye itirazda bulunacaklarını açıkladı.

”ÇOCUĞUN VARLIĞINI FARK ETMEDİM”

Bir diyaliz merkezinde çalışan Ali S.K, 01 EAD 51 plakalı minibüs ile 25 Mart 2019’da hasta almaya gittiği Hürriyet Mahallesi 20015 Sokak’ta 3 yaşındaki Mehmetcan Tunç’a çarparak ölümüne neden oldu. Kazadan sonra sürücü hakkında Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Geçtiğimiz günlerde mahkeme karar duruşmasına çıktı. Sanık Ali S.K. son savunmasında, olayın olduğu yere bir hastayı almaya gittiğini söyledi. Aracını hareket ettirmeden önce 2 çocuğu aracın yanından uzaklaştırdığını ifade eden sürücü, “Uzaklaştırdığım çocukların arasında rahmetli yoktu. Çocuk aracın sol arka tekerinin olduğu yere girmiş. Ben fark etmedim. Fark ettiğim anda durdum ve çocuğu alıp hastaneye götürdüm. Çok pişmanım.” dedi.

İYİ HALDEN PARA CEZASINA ÇARPTIRILDI

Mahkeme hakimi, sanık Ali S.K’yı, “Taksirle ölüme neden olma” suçundan önce 3 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum etti. Hakim, sanığın cezasını duruşmadaki iyi hali nedeniyle 2 yıl 11 ay hapis cezasına indirdi, bu cezasını da günlüğü 20 liradan toplam 21 bin 200 lira adli para cezasına çevirip 24 taksitle ödemesine, ayrıca sanığın 1 yıl süreyle sürücü belgesine el konulmasına karar verdi.

”KARAR KARŞISINDA YIKILDIM”

Baba Ahmet Tunç kararın kendilerini çok üzdüğünü belirterek, “Biz çocuğumuza çarpıp öldüren kişiyi cezaevine girsin diye mahkemeye verdik ama para cezası verilmiş. Bu durum karşısında öylece kaldık. Mahkemenin verdiği bu karara itiraz edeceğim. 4 çocuğum arasında tek erkekti onu da kaybettim. Bu karar karşısında yıkıldım söyleyecek bir şey yok.” dedi.

Arkadaşına mesaj atarak eşinin yerini tespit eden adam, boşanmak üzere olduğu karısını öldürdü

Konya’da yaşayan Münevver Şahin’i (30), boşanma aşamasında olduğu eşi Bayram Şahin (37) çalıştığı özel hastanede başından vurarak öldürdü. Öncesinde cinayeti planlayan adam, olay günü Münevver Şahin’in hastanede olup olmadığını kontrol etmek amacıyla eşinin yakın arkadaşına mesaj attı.

ÇALIŞTIĞI YERDE ÖLDÜRDÜ

13 Mart Cuma günü Selçuklu ilçesi Yenişehir Mahallesi Hastane Caddesi’nde meydana gelen olayda; ilçedeki huzurevinde silahsız güvenlik görevlisi olarak çalışan Bayram Şahin, kendisine boşanma davası açıp bir aylık koruma kararı aldıran eşi Münevver Şahin’in çalıştığı özel hastaneye geldi. Bayram Şahin, eşinin 2. kattaki odasına girerek babasına ait ruhsatlı tabancayı çekip 2 çocuk annesi Münevver Şahin’i başından vurdu. Kanlar içinde yere yığılan Münevver Şahin, hastanedeki çalışanlar tarafından yapılan ilk müdahalesinin ardından tedaviye alındı. Münevver Şahin, doktorların tüm çabasına rağmen kurtarılamadı.

EŞİNİ ÖLDÜREN ADAM, TUTUKLANDI

Olay sonrası yakalanıp gözaltına alınan Bayram Şahin ise sevk edildiği adliyede, çıkarıldığı mahkemece, ‘eşe karşı tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan tutuklandı.

”KIZIM SABAHA KADAR DAYAK YEMİŞ”

Öldürülen Münevver Şahin’in annesi Gülten Demir, kızının evliliği boyunca eşi tarafından şiddete uğradığını söyledi. Münevver’in çocukları için şiddete katlandığını anlatan Demir, şunları söyledi: “Benim kızım 12 yıllık evliliği boyunca şiddeti, aşağılanmayı, kıskançlığı yaşadı. Hayatında hep dayak vardı. Biz her şeyi biliyorduk ama; hep susuyorduk. Kızım bizi hep susturuyordu. ‘Anne iki çocuğum var, anne ne olur kardeşlerime söyleme, belki düzelir’ diye bizim önümüze hep engel koydu. O yüzden biz de susmak zorunda kaldık. 12 yıl boyunca sevmediğimiz bir insanın yüzüne gülmek zorunda kaldık. O bize çok ağır geliyordu. En sonunda bir kavgadan dolayı kızımı sabaha kadar dövmüş. Beni hastanedeki çok yakın bir arkadaşı aradı. Kızınızı kurtarın. Çok kötü dayak yemiş. Dudağı patlak, başı gözü şiş. ‘Kızınızı kurtarın yoksa cesedini alacaksınız bir gün’ dedi. Kızımı aradım ve ‘Biz senin her zaman arkandayız, gelmek istiyorsan başımızın üzerinde yerin var’ dedim. Ölmek istediğini, evliliğe dayanacak gücü kalmadığını söyleyince evimize getirdik.”

”KORUMA KARARI BİR İŞE YARAMADI”

Olaydan yaklaşık 20 gün önce Münevver’in Bayram Şahin’e karşı koruma kararı aldırdığını hatırlatan Gülten Demir, “Ertesi gün Bayram, kızımı zorla geri götürmek istedi. Benim oğullarım da buna engel oldular. Orada bir arbede yaşandı. Ondan sonra adli bir süreç başladı. 12 senenin bir listesi vardı elimizde. Biz bu kadar ağır olduğunu bilmiyorduk. Kızım bize her şeyi anlatınca bu duruma katlanamadık. Kızım o olaydan sonra bizde kalmaya başladı. Küçük torunuma ben bakıyordum. 1 ay boyunca Bayram ve ailesi bizi arayıp, yalvardılar. Kızım ‘gitmem’ dedi. Bu arada koruma kararı da aldık. Hem bizim ev için hem hastane için koruma kararını aldırdık. Koruma sadece kağıt üzerindeymiş. Benim çocuğuma hiçbir faydası olmadı. Elini kolunu sallaya sallaya hastaneye girdi. Çocuğumu vurdu.” dedi.

”DEVLET ÇOCUĞUMUN İNTİKAMINI ALSIN”

Gülten Demir, Bayram Şahin’e en ağır cezanın verilmesini istediğini belirterek, “Ben şikayetçiyim. Bu konuda devletimizden yardım istiyorum. Devlet benim çocuğumun intikamını ondan alsın. Benim çocuğumu genç yaşta kabre soktu. Ben çocuğumun intikamını istiyorum. Çocukları hem öksüz hem yetim kaldı. Böyle bir şeye değer miydi? Değmezdi. Bunun bedelini ödemesini istiyorum. Bu kadar ileriye gidebileceğini hiç tahmin etmemiştim. Çünkü korkak bir insandı. Nasıl yaptı bilmiyorum. Kızıma yönelik tehditleri de vardı. ‘Gelmezsen seni de öldürürüm, kendimi de öldürürüm’ derdi.” ifadelerini kullandı.

”12 YIL BOYUNCA ŞİDDET GÖRDÜ”

Anlaşmalı boşanma teklifinin Bayram Şahin tarafından geldiğini belirten ailenin avukatı Yasemin Dolu ise şunları söyledi: “Münevver 12 yıl boyunca fiziksel, cinsel ve ekonomik şiddet yaşamış. Bu şiddetin üzerini çocukları için hep kapatmış. En sonunda bu olayları ailesi de öğrendi. Münevver ailesinin de öğrenmesi ile artık dayanamadı ve boşanma kararı aldı. Bayram Şahin, Münevver’e mesajlar atarak, ‘Senin sonun toprak olacak’ gibi tehditler edip, silahın kabzasıyla başına vurduğunu biliyoruz. Biz de bunun üzerine 6184 sayılı kanun gereği koruma kararı aldırdık. Bundan sonra boşanma sürecini başlattık. Normalde çekişmeli dava olarak devam edecekken, karşı taraftan anlaşmalı boşanma teklifi geldi. Mal paylaşımındaki bütün şartları da kendisi olgunlaştırdı.” dedi.

”MÜEBBET HAPİS CEZASIYLA YARGILANMASI GEREKİYOR”

Avukat Dolu, karşılıklı anlaşma nedeniyle boşanma davası için 12 Mart tarihinin belirlendiğini ancak Bayram Şahin’in duruşmaya katılmadığını anlattı. Dolu, “12 Mart günü Bayram Şahin duruşmaya gelmedi. Ertesi gün de bu cinayeti işledi. Duruşmaya gelseydi, bu boşanma bitecekti ve belki de herkes kendi hayatına bakacaktı. Biz koruma kararına annesinin evi ile çalıştığı hastaneyi yazdık. İş yeri Bayram tarafından sürekli olarak gidilip, gelinen bir yerdi. Münevver’in orada da koruma altına alınması gerekiyordu. Ancak hastaneye çok rahat bir şekilde elini koluna sallayarak girdi ve cinayeti işledi. Bu ‘eşe karşı ve tasarlayarak öldürme’ olayıdır. En ağır cezadan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından yargılanması gerekiyor. Hakkında hiçbir şekilde haksız tahrik ve takdir indirimi uygulanmaması gerekiyor.” dedi.

EŞİNİN HASTANEDE OLDUĞUNU TEYİT ETMİŞ

Yasemin Dolu, olay günü sabah saatlerinde Bayram Şahin’in Münevver’in yakın bir arkadaşına mesaj atarak kaburgasının ağrıdığını, hastaneye tedavi olmaya geleceğini söylediğini, bunun üzerine Münevver’in de gelmesini istemediğini, gelirse polise haber vereceğini söylediğini belirtti. Dolu, Bayram Şahin’in bu mesajla Münevver Şahin’in hastanede olup olmadığını belirlemeye çalıştığını kaydetti. Münevver Şahin’in ayrıca kendi el yazısıyla 12 yıllık evlilik hayatını kaleme aldığı 4 sayfadan oluşan bir mektup bıraktığı da kaydedildi.

Bıçaklı cinayetin kadın şüphelisi tutuklandı

Bıçaklı cinayetin kadın şüphelisi tutuklandı Kuşadası’na bağlı Güzelçamlı’da, sokak ortasında tartıştığı İbrahim Hışıl’ı sırtından bıçaklayarak öldürdüğünü itiraf eden şüpheli kadın tutuklandı.
Güzelçamlı’da dün gece 22.30 sıralarında meydana gelen olayda 46 yaşındaki İbrahim Hışıl, aracına binmek üzereyken sırtından bıçaklanması sonucu sokak ortasında ölü olarak bulunmuştu. Hışıl’ın cesedi Kuşadası Devlet Hastanesi morguna kaldırılmıştı. Cinayetin ardından soruşturma başlatan jandarma ekipleri cinayetle ilgili olarak İbrahim Hışıl’ın kadın arkadaşı Nurcan K. isimli şüpheliyi gözaltına aldı.

Sorgusunda aralarında gönül ilişkisi olan İbrahim Hışıl’ı bıçakla öldürdüğünü itiraf eden Nurcan K., isimli zanlı çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine konuldu. Hayatını kaybeden Hışıl’ın bir mermer atölyesinde işçi olarak çalıştığı öğrenildi.

“Mama parası” bahanesiyle uyuşturucu satan sanığa 12,5 yıl hapis cezası

Kayseri’de uyuşturucu ticareti yapmaktan yargılanan ve “çocuğumun mama parası için uyuşturucu sattım” diyerek kendisini savunan sanık, 12 yıl 6 ay hapis ve 25 bin lira para cezasına çarptırıldı.

5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutuklu sanık Muhammed A. ve avukatı hazır bulundu.

Savunmasında hakkındaki suçlamayı kabul eden sanık, bir çocuğu olduğunu ve olaydan önce hakkında evden uzaklaştırma kararı bulunduğunu anımsattı.

Gidecek yeri olmadığı için dışarıda yatıp kalktığını, sonrasında da arkadaşı E.K’nin evine sığındığını belirten Muhammed A, “Olay günü E.K. aradı, kız arkadaşının krize girdiğini söyledi. Ben de 100 lira karşılığında eroin verdim. Çocuğuma mama alacak para bulamadığım için bu olaya karıştım. Çok pişmanım. Tahliye ve beraatimi istiyorum.” diye konuştu.

Duruşmada 3 tanığın dinlenmesinin ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Muhammed A’ya, “Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama” suçundan 12 yıl 6 ay hapis ve 25 bin lira adli para cezası vererek, tutukluluğunun devamına hükmetti.

Sanal alemde erkeklerle sohbet etti, tazminattan oldu

Sanal alemde erkeklerle sohbet etti, tazminattan oldu

Bursa’daki bir boşanma davasında, sosyal medya hesabından başka erkeklerle sohbet ederek eşine hakaret ettiği öne sürülen kadın ağır kusurlu sayıldı. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, kocasına hakaret eden kadının manevi tazminat ödemesi gerektiğine hükmetti.


Şiddetli geçimsizlik yaşayan çift boşanmak için Aile Mahkemesi’ne karşılıklı olarak dava açtı. Mahkeme, davacı-karşı davalı erkeğin kadına ve kendi kızına şiddet uyguladığı, davalı-karşı davacı kadının ise sosyal medya üzerinden yaptığı yazışmalarda erkeğe hakaret ettiği gerekçesi ile tarafların eşit kusurlu olduklarına hükmetti. Her iki davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına karar verdi. Hükme karşı taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, davalı-karşı davacı kadının sosyal medya üzerinden başka erkeklerle sohbet etmesinin güven sarsıcı davranış olduğuna hükmetti. Kararı kadın temyiz edince devreye Yargıtay 2. Hukuk Dairesi girdi.


Yüksek mahkeme, eşine hakaret eden kadını ağır kusurlu saydı. Kararda, “Dosya kapsamından kadın lehine bağlanan tedbir nafakasının kaldırılması hatalı olduğu gibi kabule göre de tarafların eşit kusurlu olmaları hali kadın lehine yoksulluk nafakası bağlanmasına engel teşkil etmemesine rağmen, hatalı gerekçe ile yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin de yanlış olduğu gerekçesiyle davalı-karşı davacı kadın lehine aylık 350 TL tedbir nafakası ile 10 bin TL toplu yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir. Bölge adliye mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen tarafların kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu tarafların eşit kusurlu olarak kabulü doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Davalı-karşı davacı kadın boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurludur. Ağır kusurlu kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilemez. O halde, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulü doğru bulunmamıştır. Manevi tazminat isteyen davacı-karşı davalı erkeğin ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, kadının kusurlu davranışlarının onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak erkek yararına manevi tazminata karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Karar oy bozulmuştur” ifadeleri yer aldı. – BURSA

Kaynak: İHA

İstanbul’da geçtiğimiz yıl her gün 11 çocuk cinsel istismara karşı mağdur oldu

Geçtiğimiz yıl İstanbul‘da günde 11 çocuğa cinsel istismara karşı mağdur oldukları için İstanbul Barosu tarafından avukat verildi. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Mağdur ve Suça Sürüklenen Çocuklara ilişkin 2014 – 2019 Raporu’nda yer alan sayılara göre geçtiğimiz yıl İstanbul’da 4 bin 165 çocuk cinsel istismara uğradı.

Kadın ve çocuğa karşı uygulanan cinsel istismar suçları toplum içinde bir tabu olmaktan çıktıkça bu sorundaki acı gerçekler rakamlarla ortaya çıkıyor.

Geçmişten bu yana toplumlar içinde özellikle çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçları, geçtiğimiz yıllarda bir ayıp olarak görülüp hasır altı edilerek veya aile içinde saklanarak kamuoyuna yansımıyordu. Son yıllarda ise toplumun bilinçlenmesi, baroların ve sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarıyla mağdurlar adalet mücadelelerini artırdı.

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin hazırladığı 2014 – 2019 Raporu’nda İstanbul’da cinsel istismara uğradıkları için mağdur olan çocuk sayısı gözler önüne serildi.

CİNSEL İSTİSMARDA MAĞDUR OLAN 18 BİN 430 ÇOCUĞA AVUKAT VERİLDİ

Rapora göre İstanbul’da son 6 yılda cinsel istismar suçlarında mağdur olan 18 bin 430 çocuğa İstanbul Barosu tarafından avukat verildi. 2014-2017 yılları arasında görevlendirilen avukat sayısı 2 binler seviyesinde olurken 2018 yılında 4 bin 209 mağdur çocuğa avukat verildi. 2018 yılı son 6 yıl arasında bu alanda en fazla çocuğun mağdur edildiği yıl olarak öne çıkıyor.

2018 ve 2019 yıllarında mağdur edilen çocuklara verilen avukat sayısının 4 binlerin üzerinde olarak görülmesi çocuğun cinsel istismarı konusunda toplumun bilinçlendirilmesi ve hak arama mücadelesinin bir örneği olarak görülüyor.

GÜNDE 11 ÇOCUK CİNSEL İSTİSMARDA MAĞDUR OLUYOR

Verilere göre İstanbul’da geçtiğimiz yıl günde 11 çocuk cinsel istismara karşı mağdur oluyor. Son 6 yıla bakıldığında ise Megakent’te her gün resmi kayıtlara göre günde 8 çocuk cinsel istismara uğruyor.

MAĞDUR ÇOCUKLARIN BÜYÜK BİR KISMI 12-15 YAŞ ARASI

Son 6 yılda cinsel istismarda mağdur oldukları için avukat görevlendirilen çocukların yüzde 45’ini 12-15 yaş arası çocuklar oluşturuyor. 12 yaş altı çocuklar ile 15-18 yaş arası mağdur edilen çocukların oranı ise yüzde 55.

NEREDEYSE TAMAMI KIZ ÇOCUĞU

Raporda can alıcı noktalardan biri ise cinsel istismarda mağdur olan çocukların yüzde 80’lik kısmını kız çocukları oluşturuyor. Erkek çocuklarının oranı da yüzde 20. Mağdur olan kız çocuklarının yarısı 12-15 yaş arasında. Cinsel istismara uğradıkları için mağdur olan erkek çocuklarının ise yüzde 55’i 12 yaş altında.

“ÇOCUKLARIMIZIN VE AİLELERİNİN YANINDAYIZ”

Raporla ilgili kısa bir değerledirmede bulunan Avukat Bedia Teymur, “Bunlar sadeceresmi rakamlar , yargıya bir şekilde taşınmış vakıalar mevcut. Bir de çocukların korkuyla veya çeşitli sebeplerleailelerine söylemediği/söyleyemediğivakıalarvar.Aileler bu konudadaha cesur olmalı,yasalarda her türlü koruma tedbiri uygulanmaktaçocuklarımızın bu süreçte ruhsal sağlıklarını korumak için ciddi bir çaba harcanmaktadır.Lütfen vakıaların üstünü örtmesinler. Biz tüm hukukçular ailelerimizin huzur ve saadeti olan mağdur çocuklarımızın ve ailelerinin yanlarındayız. Faillerin gereklicezayı görmeleri için elimizden geleni yaparız” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Teymur Hukuk Bürosu

İstanbul'da geçtiğimiz yıl her gün 11 çocuk cinsel istismara karşı mağdur oldu

Haberin Videosu:

 Geçtiğimiz yıl her gün 11 çocuk cinsel istismara karşı mağdur oldu

VERGİ HUKUKUNDA TAHAKKUK (TARH) ZAMANAŞIMI VE TAHSİL ZAMANAŞIMI VAR MIDIR ?

Vergi Mükellefi Savunucuları Derneği Genel Başkanı Mehmet Kaynak, vergi hukukunda zamanaşımları hakkında kaleme aldığı yazısında bilgilendirmelerde bulundu. Kaynak, vergi hukukunda zamanaşımı; süre geçmesi suretiyle vergi alacağının ortadan kalkmasını ifade eder. Vergi hukukunda tahakkuk (tarh) zamanaşımı ve tahsil zamanaşımı olmak üzere 2 çeşit zamanaşımı söz konusudur.

Bunlardan tahakkuk (tarh) zamanaşımı 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda; tahsil zamanaşımı ise, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir.

Zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder. Tahsil daireleri amme alacağının tahsilinde zamanaşımını re’sen (kendiliğinden) dikkate almak zorundadırlar. Zamanaşımı, vergi alacağını ortadan kaldıran nedenlerden birisidir.

TAHAKKUK (TARH) ZAMANAŞIMI NEDİR?

Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından itibaren başlayarak 5 yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler tahakkuk zamanaşımına uğrar. (md.114)

Örneğin 2013 yılında elde edilen bir gelirin vergisinin zamanaşımına uğraması için, 2014 takvim yılının 1 Ocak tarihinden 2019 yılının 31 Aralık tarihine kadar tarh ve mükellefe tebliğ edilmemiş olması gerekir.

KDV’de zamanaşımı, vergi alacağı mal teslimi veya hizmetin yapılmasıyla doğduğu için bu yılı izleyen yılın başından itibaren başlayacaktır.

Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam eder.

Şarta bağlı istisna veya muafiyet uygulamaları sonucu kısmen veya tamamen alınmayan vergilere ilişkin zamanaşımı süresi, istisna veya muafiyet şartlarının ihlâl edildiği tarihi takip eden takvim yılı başından itibaren başlar.

Damga vergisine tabi olup vergi ve cezası zamanaşımına uğrayan evrakın hükmünden tarh zamanaşımı süresi dolduktan sonra faydalanıldığı takdirde mezkûr evraka ait vergi alacağı yeniden doğar.

Tahakkuk zamanaşımına uğrayan vergi borçlarının akıbetinin ne olacağı konusunda 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda herhangi bir hüküm yer almamıştır. Ancak bu konuda da uygulamada mükellefin istemesi halinde, vergi idaresi tahakkuk fişi üzerine “yükümlünün rızası üzerine tahakkuk verilmiştir.” ibaresini koyarak bu vergiyi tahsil etmektedir.

Tahakkuk zamanaşımı süresinin dolmasından sonra, alacaklı vergi dairesinin vergiyi tarh ve tebliğ etme, bir başka deyişle, tahakkuk ettirme yetkisi ortadan kalkmış olur. Zamanaşımından sonra, mükellefe ihbarname veya ödeme emri tebliğ edilemez, vergi incelemesi yapılamaz. (VUK, m. 138/2). Zamanaşımı süresi dolduktan sonra, ancak, mükellefin isteğe bağlı olarak yaptığı başvuru dikkate alınır.

TAHAKKUK ZAMANAŞIMINI DURDURAN HALLER NELERDİR?

Zamanaşımı kurumu mükellefin yararına sonuçlar doğurduğundan, vergi alacaklısının da yararının gözetilmesi ve böylece bir dengenin sağlanması amacıyla vergi hukukunda zamanaşımını durduran ve kesen hallere yer verilmiştir.

Hangi hallerde tahakkuk  zamanaşımı durmaktadır;

a) Vergi Dairesinin matrah takdiri için Takdir Komisyonuna başvurması,

b) Mücbir sebep hali (Bu durumda, tarh zamanaşımı işlemeyen süreler kadar uzamaktadır (VUK, m. 15/1).

c) Mükellefe vergi/ceza ihbarnamesi tebliği,

d) Vergi dairelerinin takdir komisyonu kararlarına karşı dava açmaları(Kanunlarda bu konuda bir hüküm olmayıp, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu, bu durumda zamanaşımının durması gerektiğini kabul etmiştir .)

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda sadece tahakkuk zamanaşımının durmasından ve tahakkuk zamanaşımını durduran hallerden söz edilmiş olup, tahakkuk zamanaşımının kesilmesinden söz edilmemiştir.

VERGİ CEZALARINDA TAHAKKUK ZAMANAŞIMI

Ceza kesmede zamanaşımı da (VUK, m. 374) tahakkuk (tarh) kapsamında yer almaktadır. Buna göre,

– Vergi ziyaı cezasında, cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden başlayarak 5 yıl,

– Özel usulsüzlük cezalarında, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak 5 yıl,

– Usulsüzlük cezalarında, usulsüzlüğün yapıldığı yılı takip eden yılın birinci gününden başlayarak 2 yıl,

olarak belirlenmiştir. Ancak, vergi ziyaı ile usulsüzlüğün birleşmesi halinde, ceza, vergi ziyaı cezasının zamanaşımı süresi içinde (5 yıl) kesilecektir.

DÜZELTMEDE TAHAKKUK ZAMANAŞIMI VAR MIDIR ?

Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesinde belirtilen 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra meydana çıkarılan vergi hataları düzeltilemez. Şu kadar ki, düzeltme zamanaşımı süresi:

a) Zamanaşımı süresinin son yılı içinde tarh ve tebliğ edilen vergilerde hatanın yapıldığı,

b) İlan yolu ile tebliğ edilip vergi mahkemesinde dava konusu yapılmaksızın tahakkuk eden vergilerde mükellefe ödeme emrinin tebliğ edildiği;

c) İhbarname ve ödeme emri ilan yoluyla tebliğ edilen vergilerde 6183 sayılı Kanuna göre hacizin yapıldığı;

tarihten başlayarak 1 yıldan aşağı olamaz.

TAHAKKUK ZAMANAŞIMINDA ÖZEL HÜKÜMLER VAR MIDIR?

a) Motorlu Taşıtlar Vergisinde Tahakkuk Zamanaşımı Var Mıdır ?

Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca, Motorlu Taşıtlar Vergisi, taşıtların kayıt ve tescilinin yapıldığı yerin vergi dairesi tarafından her yıl Ocak ayının başında yıllık olarak tahakkuk ettirilmiş sayılır. Bu hüküm dolayısıyla, Motorlu Taşıtlar Vergisinde tahakkuk zamanaşımı söz konusu olmamaktadır.

b) Veraset Ve İntikal Vergisinde Tahakkuk Zamanaşımı Ne Zaman Başmaktadır?

Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun 20/b maddesi hükmü uyarınca, Veraset ve İntikal Vergisi mükellefiyeti, verilen beyannamede gösterilmeyen mallar ile beyanname verilmeyen hallerde, intikal eden malların idarece tespit olunduğu tarihte başlamaktadır. Bu durumda, Veraset ve İntikal Vergisinde zamanaşımı süresi, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden takvim yılının başından itibaren başlamamakta, sürenin başlangıcı idarenin intikali öğrenmesine bağlanmaktadır.

c)Emlak Vergisinde Tahakkuk Zamanaşımı Ne Zaman Başlamaktadır ?

Emlâk Vergisi Kanunu’nun 40. maddesi uyarınca, bildirim dışı kalan bina ve arazinin vergi ve cezalarında zamanaşımı, bu bina ve arazinin bildirim dışı bırakıldığının idarece öğrenildiği tarihi takip eden yılın başından itibaren başlamaktadır. Burada da Veraset ve İntikal Vergisindeki duruma benzer bir durum söz konusu olup, zamanaşımı süresinin başlaması idarenin öğrenmesine bağlanmıştır.

d) Damga Vergisinde Tahakkuk Zamanaşımı Nasıl Uygulanmaktadır?

Damga Vergisinde zamanaşımı ile ilgili özel hüküm, Vergi Usul Kanunu’nun 114/4. maddesinde yer almaktadır. Buna göre, Damga vergisine tabi olup vergi ve cezası zamanaşımına uğrayan evrakın hükmünden tahakkuk zamanaşımı süresi dolduktan sonra faydalanıldığı takdirde, o evraka ait vergi alacağı yeniden doğacaktır.

Bu özellik gösteren durumlardan anlaşılacağı üzere; Veraset ve İntikal Vergisi ile Emlak Vergisinde, idarenin beyanname verilmediğinden haberdar olmaması durumunda zamanaşımı sonsuza kadar uzamış olmaktadır.

III. TAHSİL ZAMANAŞIMI  NEDİR ?

Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Kendi özel kanunlarında zamanaşımı süresi gösterilen para cezaları (Kabahatler Kanunu’na göre verilen para cezaları gibi) ile amme para cezaları bu hükmün dışındadır.

Verginin vadesi, o verginin ödeme süresinin son gününü ifade etmektedir. (VUK md.111/2, AATUHK md.37/3)

Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur.

Örneğin 2014 yılı gelirleriyle ilgili 2015 yılının Mart ayında ödenmesi gereken Gelir Vergisi 1. taksitinin ödenmemesi durumunda, bu borçla ilgili zamanaşımı 2015 takvim yılının başından itibaren işlemeye başlayacak ve 31.12.2019 tarihinde sona erecektir.

TAHSİL ZAMANAŞIMINI KESEN HALLER NELERDİR ?

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 103.maddesine göre zamanaşımını kesen haller şunlardır;

a) Ödeme,

b) Haciz tatbiki (Haciz uygulanması),

c) Cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat,

d) Ödeme emri tebliği,

e) Mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi,

f) Yukarıdaki 5 sırada gösterilen muamelelerden herhangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması,

g) İhtilaflı amme alacaklarında yargı mercilerince bozma kararı verilmesi,

h) Amme alacağının teminata bağlanması,

ı) Yargı mercilerince yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi,

i) İki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi,

j)Amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması.

Kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Zamanaşımının bir bozma kararıyla kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcı yeni vade gününün rastladığı; amme alacağının teminata bağlanması veya icranın kaza mercilerince durdurulması hallerinde zamanaşımı başlangıcı teminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rastladığı; takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günüdür.

6183 sayılı Kanun’un 103.maddesi ile tahsil zamanaşımını kesen sebepler tahdidi olarak sayılmış olup, zamanaşımı ancak bu sebeplerden birinin varlığı halinde kesilecektir.

TAHSİL ZAMANAŞIMINI DURDURAN HALLER NELERDİR?

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 104.maddesine göre zamanaşımını durduran haller şunlardır;

a) Borçlunun yabancı memlekette bulunması,

b) Borçlunun hileli (dolanlı) iflas etmesi,

c) Borçlunun terekenin tasfiyesi dolayısıyla hakkında takibat yapılmasına imkan bulunmaması,

Bu hallerin devamı süresince zamanaşımı işlemez, durur. Bu hallerin sebeplerinin kalktığı günün bitmesinden itibaren başlar ve kaldığı yerden işlemeye devam eder.

Özetlemek gerekirse; vergi borçları 5 yıllık zaman aşımına tabidir. Borcunu yıllardır ödenmeyen mükelleflerin borçlarının ödenmesinde aciz durumunda olmaları halinde gelir idaresi tarafından terkin edilerek kaldırılması gerekmektedir. Ancak vergi dairelerinde çalışan memurlar vergi kanunlarını uygulamak yerine, kraldan fazla kralcı davranmaktadırlar. Onlara göre, tüyü bitmedik yetimin hakkı vardır diyerek, aciz durumda olan vergi mükelleflerine zamanaşımı hükümleri hiçbir zaman uygulanmamaktadır. Zaten halk arasında, hatta bazı meslek mensupları, hatta vergi memurları bile zamanaşımının olamayacağına inanmış durumdadırlar. Vergi daireleri  memurları vergi kanunlarındaki zamanaşımı hükümlerini uygulamayarak suç işlemeyi tercih etmektedirler.

Vergi mükellefleri haklarını vergi daireleri ve vergi yargısında aramaktan korkmaktadır. Devleti devlete mi şikayet edeceğim. Bundan bir şey çıkmaz demektedir. Bu yüzden yasal haklarını kullanmakta çekimser kalmaktadırlar. Vergi Mükellefi Savunucuları Derneği olarak mükelleflerimizi hak ve sorumluluklarının bilincinde olmaları için bilgilendiriyoruz. Ayrıca Vergi Mükellefi Savunucuları Derneği eğitim programını başlattık. Bu konuya ilgi gösteren kişileri eğitimimize katılmalarını istiyoruz. Vergi mükelleflerimizi haklarını ve sorunlarını kolay çözebilmeleri açısından üye olmalarını arzu ediyoruz.

Derneğimize üye olmanız halinde hizmetlerimizden yararlandırıyoruz. Ayrıca mükellef kriz hattımız üyelerimizin hizmetindedir.

Derneğimizin üyelerine eksiksiz hizmet verebilmesi için üyelerin önce dayanışma bilinciyle derneğe olan yükümlülüklerini yerine getirmeleri şarttır.

Üye sayısı arttıkça ve üyeler aidatlarını düzenli olarak ödedikçe derneğimiz güçlenecektir. Aidatlarını aksatmadan ödeyen üyelerimize hedeflenen hizmetleri gerçekleştirmemiz kolaylaşacaktır. Vergi Mükellefi Savunucuları Derneği üyeliği; üye olan mükelleflere birlik, beraberlik, destek ve dayanışma olarak geri dönecektir. Üye olan mükelleflerimizin yetkiler merciler nezdinde temsili söz konusu olacağından üyelerimizin çok olması bizi idare, yargı ve mecliste daha güçlü atılımlar yapmamıza olanak sağlayacaktır. Unutmayın; “tek tek çubuklar çabuk kırılır. Birlikten kuvvet 0doğar”.

Dernek üyesi olmayanların dernekten hizmet, destek veya yardım beklemeleri gerçekçi ve mantıklı değildir. Nicelik olarak üye sayımız önemli olduğu kadar; üyelerimizin bilinçli ve bilgili olmaları gibi nitelik özellikleri de dayanışmamız ve iş bölümümüz için çok önemlidir.  Derneğinize üye olun. Derneğinize üye bulun. Destek olun, destek bulun. Birlik olun, güçlü olun. Derneğimize/Derneğinize üye olun olun, gücümüze güç katın!

Alkollü Gerekçesiyle Ceza Alan Vatandaş Mahkemede Cezayı İptal Ettirdi

Alkollü olduğu gerekçesiyle ehliyetine 6 ay el konulan ve 1228 TL para cezasına çarptırılan Mehmet Altun, hastanede yaptırdığı kan testinde alkolsüz olduğu ortaya mahkeme kararı iptal etti.

Isparta’da bir trafik kontrol esnasında durdurulan Mehmet Altun(45), alkolmetreyle yapılan ölçümde 0.73 promil alkollü olduğu gerekçesiyle 1228TL para cezasına çarptırıldı. Verilen cezanın ardından soluğu şehir hastanesinde alan Altun, kan testlerinde alkolsüz olduğu ortaya çıktı. Bu sonucun üstüne Mehmet Altun karara itiraz etti. Mahkeme, cezayı ve ehliyete el koyma kararını iptal etti.

Olay 14 Ocak tarihinde Bahçelievler Mahallesi 143’üncü Cadde’de meydana geldi. Bir şirkette pazarlama müdürü olarak çalışan Mehmet Altun’un kullandığı otomobil, saat 02.45 sularında trafik polislerince kontrol noktasında durduruldu. Alkollmetreyle yapılan ölçümde şoför Mehmet Altun’da 0.73 promil alkol olduğu  tespit edilerek ehliyetine 6 ay el konulup 1228 TL para cezasına çarptırıldı. Daha sonra olay yerine arkadaşını çağırarak birlikte Şehir Hastanesi’ne giden Altun, kendisine kan testi yaptırdı. Yaptırdığı kan testinde alkol bulgusu “0” gösterilen rapor verilen Altun ertesi günü verilen ceza sürücü belgesine el konulmasına ve idari para cezasına itiraz etmek üzere Isparta 1’inci Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurdu.  

MAHKEME CEZAYI İPTAL ETTİ

22 Ocak tarihli mahkemede verilen kararda, “Kandaki alkol durumuna dair Isparta Şehir Hastanesi laboratuvar sonucu eklendiği, laboratuvar sonuç raporunda itiraz edenin 0 promil alkollü olduğunun tespit edildiği, alkolmetre ölçümünün 14 Ocak 2020 tarihinde saat 02.45’te yapıldığı, Isparta Şehir Hastanesi laboratuvarında kan alımının ise 45 dakika sonra saat 03.30’da yapıldığı, alkolmetreyle ilk ölçüm saatinden sonra sağlık kuruluşunda yapılan ölçüm saatine kadar geçen süre için her bir saatte 0,15 promil eklenerek, trafik kontrolü anındaki alkol oranının saptanması gerektiği, bu durumda arada 45 dakika olduğu göz önünde bulundurulduğunda itiraz edenin trafik kontrolü anında 0,11 + 0,01= 0,12 promil alkollü olduğu, bu oranın da Karayolları Trafik Kanunu ve Yönetmeliğinde belirlenen sınırların altında kaldığı anlaşılmış olup, sağlık kuruluşunda laboratuvarda yapılan ölçümün daha bilimsel ve doğru olduğu kabul edilerek itiraz edenin itirazı yerinde görülmektedir” denildi. Kararla birlikte, idari para cezası tutanağı ve sürücü belgesine el koyma tutanağının iptaline, idari para cezasının kaldırılmasına ve sürücü belgesinin iadesine karar verildi.